top of page

Vazo Kırıkları

uzun

kısa

doğru

yanlış

öyle çok unutuyorum ki

öyle çok

sanki hiç yaşamıyorum


yaşamak için


iyi

kötü

güzel

çirkin

öyle çok unuttum ki

öyle çok

sanki hiç yaşamadım


yaşamak için


ree

Aynı okulda, aynı bölümde...İkisi de iç mimarlık okuyor, son sınıfa devam ediyorlardı. Aysu uzun zaman olmuştu ailesini görmeye gitmeyeli, bu yüzden bir kaç parça eşyasını sığdırdığı bavuluyla dün alelacele ailesinin yanına gitmek üzere yola çıkmıştı. Çok değil iki gün kalıp dönecekti. Biliyordu Metin dayanamaz, O'nu çok özlerdi...Öyle ya kaç zaman olmuş, duramamış, ailelerinden habersiz aralarında sözlenmiş ve yurtlarından ayrılarak aynı eve çıkmışlardı.


Aysu ve Metin'in en yakın arkadaşlarından biriydi Tolga ve kız arkadaşı Serpil. Aysu gittikten iki saat sonra arkadaşlarını görmeye bu sefer Serpil'i yanına almadan gelen Tolga olacaktı...Hep böyle yapar, sürpriz olsun diye markette abur cubur olarak ne varsa bir poşet dolusu alır, bir şişe de votka kaparlar sonrasında Aysu ve Metin'in yanında alırlardı soluğu.



Gecenin karanlığında, elinde bavulu, kolunda çantası, bir de durmadan yanıp olmadık bir anda sönmekten usanmayan otomatın işgüzarlığıyla güç bela açabilmişti kapıyı. Çünkü gitmemişti, daha doğrusu gitmişti de işler planladığı gibi gitmemişti denilse daha doğru. Anne ve babası aniden turistik bir geziye çıkma kararı aldığı, bu turistik gezi dönüşü de kızlarına uğrayacakları için Aysu'nun hazırladığı sürpriz boşa gitmiş, öylece yüzün geri dönmesine sebep olmuştu.


Yaşadığı şokla oradan kaçmak isterken bir şeye çarptı, bir şey sallandı, o sallanan şey her zaman bulunduğu yere tutunmaya çalıştı, ı ı başaramadı...Sert zemine düştüğü gibi sayamadığı parçalarına ayrıldı. Aysu içi daha çok kırılmış olmasına karşın kıyamadı, olduğu yerde dönmesiyle odanın ışığı yandı. İki nü heykeli andıran erkek karşısında, birisinin eli elektrik düğmesinde öylece ona bakıyordu. Durdu Aysu, gözlerini indirdi ve uzun uzun durdu, vazonun etrafa dağılan parçalarına baktı. O anda kafasından geçen tek düşünceydi; ''Yapıştırsa! Yo yo yanılıyordu, ne yapsa eskisi gibi olmayacaktı.''


Ve kaçmaya çalıştığı, kaçarken de Metin'in ilk armağanı olan vazoyu kırmasından sonraki o karşılaşma anı...Bir çift göz iki çift göze karşı. Dilini yutmuş ağızlar; pek çok acıklı şeyi birden söyleyen, kızan, kırılan, hesap soran, af dileyen gözler ve bakışmaların sessiz olduğu kadar çığırtkan buluşması.


Aysu eğildi vazonun parçalarını toplayıp yanına aldı, odada kendinden başka kimse yokmuş gibi evden çıktı ve usulca kapıyı kapattı. Vazonun parçaları, herhangi bir çiçeği yaşatmak uğruna bile hiçbir zaman bir araya gelemedi...Aşkın, mevsime göre değişen koku ve renklerini kalbindeki suda diri tutmak ve yaşatmak için de...Ama bilse, ah bir bilse! Şimdilik bilmiyordu; bir kaç yıla kalmadan Aysu'nun kendi için tasarladığı evin bahçe duvarlarını süslemeye başlayacaktı, kırılsa da devam edecekti...etmeliydi!

Comments


bottom of page