top of page

Güncemden Sızan Yağmur

Updated: Sep 23, 2021


Uyanır uyanmaz ilk fark ettiğim; nasıl yorgunum nasıl yorgunum, sanki onca saat uyuyan ben değilmişim gibi. Şu gündemden bir türlü düşüremediğimiz covit-19 aşı sırası kırklı yaşlara gelmiş. Aile hekimliklerine randevu almak imkansızdı, mecburen Behçet Uz Çocuk Hastanesinin Aşı Polikliniğine aldım ve hemen ertesi gününe alabilmem şanstı doğrusu. Neyse gidip olacağım ve benim de başım kurtulmuş olacak.


Şehrimdeyse gün hüzün kokuyor, haziranın kalbi gözyaşlarıyla ıslanmış durumda ve arka bahçemdeki mor sarmaşığın çiçekleri, gövdesini doladığı harabelere küskün duruyor...sanki suç yağmurun değil de ha yıkıldım ha yıkılacağım diyen duvarlarınmış gibi. Dikkat ettim de bu sarmaşık hep böyle yapıyor...her yağmurla ağlıyor, her güneşle ışıyor ve her kış ölü taklidi yapıyor. Yani anlayacağın kirli siyaset yapıp, en sevmediğim hal, duruma göre vaziyet alıyor.


Ben mi? Ben geç uyuduğum gibi geç uyandım...aşı saatini beklerken ilk iş dergide ne var ne yok göz attım, sonra kıymetlime günaydın mesajı attım, hala görmüş değil. Kızçemi yedirdim içirdim, sabah kahvesi dergi safhasında geçilmişti ya, çay demleyeyim derken sana yazmaya oturdum.


Tam yazının burasına gelmişken, kendi kendine kaynadığını ve hani artık demlesen mi beni dediğini, çaydanlığa attığım çayın ısındıkça yayılan kokusundan, odamı sarışından anladım. Uzun zamandır dinlememiştim, bir yandan da Ahmet Kayanın tüm şarkılarının olduğu Youtube videosunu açtım. Dinlemek eylemimse biraz başından biraz ortasından biraz sonundan...maymun iştahlı ya da aradığı bir şey olup da bulamayan çocuklar gibi.


Kimi şarkısında, biraz da sen anla diyordu, bir diğerinde benden selam söyleyin o nazlı gözlerine, unutamadım unutamadım...anlıyorum onu, anlıyorum insanın en zayıf karnının aşk ve sevmek olduğunu.


Bir de 'Hani benim gençliğim nerede?' diye soruyor ya annesine, o takılıyor kafama. Sahi herkeste olur bu, gençliğimizi özleriz hep, hey gidi günler hey der özleriz. Oysa o zamanlar, dünyayla bir tür çatışma halinde olduğumuz, kendimizden kimliğimizi doğurmaya çalıştığımız, acılarımızın herkesinkinden büyük, zaferlerimizi yüceden de yüce saydığımız en çalkantılı, en sancılı, zaman zaman düşününce komik hallerimizi yaşadığımız günler değil miydi? Karşımıza özel olarak dikilen sayısız zorluk da cabası...


Hemen anlıyorum, insan özler özlemesine ve özlemek güzeldir de, ama her şeyiyle değil. Mesela gençliğin tazeliğini özleriz elbet, uçuş uçuş duyguların ayaklarımızı yerden kesen sevincini, kışı baharlaştıran bakış açısını da belki, ama tutsaklıklarını değil, yasaklarını, olmazlarını, ruhunu bir türlü uyduramadığın yaşamsal döngüleri değil.


Son kulağıma gelen yine Ahmet Kaya'nın sesinden 'Her kadın toprağı tırnaklayarak doğurur beni' sonra 'Bu ne yaman çelişki anne? Kurtlar sofrasına düştüm, hani benim gençliğim anne?', 'Üstüne titrediğim kaktüs çiçeğim, aldılar kitaplarımı sorgusuz', 'Yağmurları biriktir anne, çağ yangınında tutuştum...hani benim gençliğim anne?' oluyor.


Kim bilir kaç yıl oldu bu ve bunun gibi şarkılar besteleneli, değişeni yok. Yine de geçmiş geçti, yarınlara bugünden, güneşin kara bulutlardan kurtulmuş anından selam olsun...Belki diz ve dirsekleri yamalı baharın, sonra yazın kulağına gider.


Bu arada sayfa arkadaşımın paylaştığı bir şarkı ilişiyor gözüme, Imelda May'den Mayhem....dinliyorum ama hemen ardından dinlediğim Johnny's Got A Boom Boom şarkısının ritmi daha cazip geliyor, onu paylaşmayı uygun buluyorum. Bu arada hüznün karnını yeterince deştiğimi düşünmüş olacağım ki ve geçmişin, sözlerini anlamadığım bu şarkının ritmine imdat umarcasına kaptırıyorum kendimi.


Hayat ne olursa olsun devam etmekle yükümlü ya, öyle; felsefeyi tırtıklamaktan vazgeçip aşıya, ilk doza hazırlanıyorum...


12.55

15 Haziran 2021



Comments


bottom of page