top of page

Balıkçının Mektupları


ree

«Eudaünonia esti energia tes psikhes kata are- ten...*( Bu Yunanca tümcenin anlamı şudur: Mutluluk, ruhun iyiye ve güzele uygun olarak hareket etme gücüdür.) bir söz eksik. Sen mesela kolay kolay kitaba uymazsın, arkana, geçirmiş olduğun hayata bak, görürsün. Ben bir insanın mahiyetini anlarım. Hane bir çiçekde bir rayiha olur, insanın içini açar, öyleydin. Ben haklıyım — kanuna karşı değilse de, bütün yaradılışa karşı — ta en uzak görünmeyen yıldızlara karşı. Sende o anlayışın tadlılığı vardı esasda. Tadlılık ve eyilik aynı şeydir. Moral bir zevk, bir estetik, bir güzellik işidir bu. Eyi olan tadildir, bazen de tuzludur. «Bu işin tadı tuzu yok» gibi bir tabirdeki tuz gibi. İnsan 'hareket halindeyken artist olmasını öğrenir. Bizdeki yazarlar realite filan deye ukala dümbelekliği ederken tadsız ve monoton oluyorlar, aşikâr olan şeyleri aşikâr suretde anlatıyorlar, fakat aşikâr olmayan bir şeyi ya belirtmeğe uğraşmıyorlar, ve yahud onun farkına varmıyorlar hiç. Realite deye bir klişeye giriyorlar. Belki kültür noksanı bu neticeyi veriyor. Öyle oluyor ki hepsi de koyun sürüsü gibi, cahilane, düşünmeden, dirilmeden habire bir yöne gidiyorlar. Söz, konuşma yani, ister yazıyla, ister sesle insan nasıl eyi duyuyorsa, o şekle sokulmalı. Her çeşidin, çeşidini eyi yapan eyi yap- mışdır. Yoksa eser mutlaka şöyle olacak deye klişeler uydur- mamalı. Ben gramere bile önem veririm. Gramer âdeti formüle edendir, âdetin kanunu değildir. İhsan onu en münasip suretde nasıl kıracağım düşünmeli yahut duymalı, ona nasıl alt olacağını değil. Bu güç, entelektüel, bir işdir; kaslar en yüksek tansiyonla kasılmalı, Ikaros’un kanatları gibi. Doğru olunacakdır — ister dış dünyada, ister kendi içinin dünyasında çalışsın. Doğruluk ve gerçek de, adamın temperamam içinde görüneceği için, adam öyle bir expression kombinezonu yapmakdadır ki, o önceleyin dünyada hiç görünmemişdi. Ben logic bir sequence takip ediyorum, fakat bu sequence o kadar uzun ki, varacağım yere varmak için çekirge gibi havada hoplayıp, ara yerdeki kısımları geçiyorum. Yani artist ister istemez «verba»sında olduğu kadar «acta»sında da artistdir. İnsanın hayatı ve hareketleri başka türlü ve eserleri başka türlü olmaz a! İnsan ne ise — gerçekden — ta dibine kadar o olmalıdır. Sanatı, başında taşıdığı şapka gibi olmamalı. Mektubunda o akşamı bir gün yazacağını söyle- yorsun. İşte bu senin artist olduğun için böyledir. Belki de birçok kimse —ehemmiyetsizdir am m a— işin moral azametinin farkına varmış olmalarına rağmen. Bak Azra, Mehmed Aliye hayran kaldım. Onun subterfuge’lere tenezzül etmeyişi bir ayna gibi beni aksetdiriyordu. Yalnız yanıldığı ufak bir yer var. O da romanı aldıkdan sonra bu hareketimin doğruluğuna emin olmak için, çıkıp herkese romanı aldığımı anlatmış olmam. Hayır, hareketimin doğru olmadığına zerrece şüphem olsaydı, romanı almazdım. Ben seviniyordum, ve insanlara sevincimi anlatmak isteyordum. Netekim ki — an- latmışımdır sana — bir kadınm aftosu gece Teksim meydanında kadının ensesine bir çakı saldı. Ben tutdum. Polis düdüğü. Hayde karakola. Kadm yalvarıcı gözlerle herif aleyhinde konuşmamamı anlatıyor. Hem öyle candan ki! Eh gece, her yer kapalı. Ben de vakayı başka insanlara anlatmak iste- yorum. Işık gördüğüm bir apartmanın kapusunu çaldım. Rakı âlemi varmış. Hepsi yabancım, fakat hepsi insan. Öyle bir şiddetle sıcağı sıcağına anlatdım ki sorma gitsin. Yani bu seferki anlatışım da öyle. Amma gramer uymamış. Varsın uymasın. Benim tadlı kadınım yanımdaydı ya...

Azra ERHAT - Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı

Comments


bottom of page